Uzun zamandır tatmadığım duyguları hissediyordum. Şefkat, sahiplenme, güven, saygı, sevgi, sevecenlik... hepsi bir aradaydı. Yüreğim deli gibi çarpıyordu. Ne uzak kalabiliyordum ondan ne de çok yakınına yaklaşabiliyordum. Dur diyordum, dur ve kendine gel. Bekle, sabret. Belki o doğru insan değil. Yıllarca yanında olmasını istediğin kişi belki de o değil. Hele bir doğsun güneş, sarmalar gökkuşakları seni. Güneşin doğmasını bekle ve yüreğini dinle.
Hayatımda bu zamana kadar hep yüreğimle harekettim ve yine onu dinledim. Nerede huzurluysam, nerede mutluysam oraya gittim, yani onun yanına. Her gördüğümü o da görsün, her tattığımı o da tatsın, her düşündüğümü o da bilsin, anlatsın, yesin, baksın, koklasın, gülsün istedim.
Her masalda olduğu gibi bir gün uzak düştük biz de. Hayatın size neler getireceğini bilemezdiniz elbette. Sevdiğinin uzakta olması ne demekmiş ilk o zaman anladım. İlk o zaman tattım ayrılığın tadını. Bu tamamen bir ayrılık değilse de, kısa süreli bile olması dayanılmaz geldi bana. Yarımdı her şeyim, anlattığım, düşündüğüm, yediğim, içtiğim... hepsi yarımdı. Madem o gelemiyor bana ben giderim ona dedim ve kendimi Rusya'da buluverdim. Kavuştum sevdiğime. Yüreğim başarısını kutluyor tabi, hızlı tempo şarkı eşliğinde. Nazım'ın topraklarındaydım. Vera ile kavuştukları, yaşadıkları, güldükleri, el ele sokakta dolaştıkları yerdeyim.
İlk işimiz Nazım'a gitmek olmuştu. Tüm devlet büyüklerinin gömülü olduğu bir mezarlıktı burası. Ruslar layık bulmuşlardı Nazım'ı devlet büyüklerinin, düşünürlerin olduğu bu mezarlığa gömülmesine... Biz bilemedik kıymetini... Nazım'ın mezarlığı tam da resimlerde gördüğüm gibi. Yanında Vera'sıyla birlikte...
Sevdiğim sen işte tam orada hem de hiç beklemediğim bir an da okudun bana o şiiri.
Şiir ağzından uzayın derinliklerinde kaybolurken ben bir kelimesini dahi anlayamamıştım. Sanki aklım başka bir yerde, sanki orada değildim. Oradan başka bir alemdeydim. Kendime geldiğimdeyse elinde bir yüzük vardı. Soru dolu gözlerle bakıyordun bana. Öyle candan, öyle içten, öyle sevilesi... Bir süre bir sana bir yüzüğe baktım. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemedim. Evet kabul ediyorum gafil avladın beni. Yüreğin ne alemdeydi o zaman diye sorarsan hiç sorma derim. Bir deli ne haldeyse o haldeydi. Sonra ağzımdan 'Evet' çıktı. Aldın elimi eline ve taktın yüzüğü parmaklarıma. Ellerin titriyordu o an. Senin gözlerinde yaşlar, benimkin de zaten. Sarıldık sıkıca, sonra el ele yürümeye başladık mezarlar arasında. Ne kadar sustuk bilmem ama sonra başladık konuşmaya. İlk dediğinse 'oh rahatladım. üstümden yük kalktı oldu.' Benimse 'hiç böyle hayal etmemiştim, keşke diz çöküp teklif etseydin' oldu. "Yüzüğü bir seferliğine tekrar çıkar bu sefer düzgün teklif edeyim. Ama bu yüzük bir daha çıkmayacak haa ona göre" diyerek aldın yüzüğü benden. Yine aynı yerde, aynı şiirle, kendi cümlelerinle bir teklif daha aldım senden. Ama bu kez dizlerinin üstündeydin. Heyecandan unutmuştun dizlerinin üstüne çökmeyi.
O anı benim için unutulmaz, tekrar tekrar yaşanılası bir anı oldu.
İyi ki seni tanımışım, iyi ki varsın bir tanem...
Sevdiğin müddetçe
Ve sevebildiğin kadar,
Sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe
Ve verebildiğin kadar gençsin
Nazım Hikmet Ran